19. Yüzyılda başlayan modernleşme sürecinin merkezi ve yerel yönetimleri etkilemesi kaçınılmazdı. Modernleşme hareketlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan modern yönetimler aynı zamanda modernleşmenin önemli bir aygıtı ve taşıyıcısı olmuşlardır.
Dönemin evrensel gelişmelerinden esinlenerekbaşlatılan modernleşme süreci, Türkiye’nin daha sonraki yüzyıllardaki temel seçimlerini de derinden etkilemiştir. Modernleşme çabalarının en belirgin dönüm noktası olan Cumhuriyet ve sonrası dönem, bu etkinin açık sonuçları olan yeni devlet yapılanması ve devrimleri doğurmuştur.
Avrupa kökenli modernleşme hareketleri, 19. ve 20. Yüzyıl boyunca Türkiye’nin yönetim ve yerel yönetim yapısının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında“modernleşmenin” yerini aldığı gözlenen ABD kökenli “küreselleşmenin” etkileri ise 21.yüzyılın başında kendini göstermeye başlamıştır.
Üzerinde yapılan tartışmaların artarak sürdüğü küreselleşme kavramı hakkında uzlaşılan hususlardan biri, “geleceğe dair belirsizliklerin gittikçe artmakta olduğu” değerlendirmesidir.Dış ve iç etkenlerin sıkça birbirine karıştığı yeni zamanlarda, Türkiye’de yapılması düşünülen yeniliklerin evrensel gelişmelere kapalı olması beklenemezdi. Küresel, bölgesel ve yerel unsurların birbirleriyle etkileşerek hızla değiştiği yeni yüzyılın ilk dönemi, Türkiye için de belirsizlikleri içinde taşıyan bir değişim sürecine dönüşmüştür.
2004 ve 2005 yıllarında çıkarılan bir dizi yasa ile yerel yönetim sistemi özüne dokunulmaksızın yenilenmiş, İl özel İdareleri ve Belediyelere küçümsenmeyecek yetkiler aktarılmıştır. Ancak, yapılan bu yenilikler yeterli görülmemiş ve üzerinden on yıl bile geçmeden, “Yeni Büyükşehir Yasası” adıyla anılan ve bütün sistemi derinden etkileyecek yeni bir düzenlemeye gidilmiştir.
Önceki bölümde sözü edilen olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirmelere konu olan “Yeni Büyükşehir Yasası” nın gerçek sonuçları uygulamalarda ortaya çıkacaktır. Yürürlükteki sistemin dayanağı olan Anayasa’nın ilgili maddelerini değiştirme ihtiyacı duymadan ve genel anlamda Kamu Yönetimi sisteminde gereken değişiklikleri yapmadan gerçekleştirilen yeniliğin, Anayasal ve yasal anlamda bazı sıkıntılar doğurabileceği düşünülmektedir.
Yapılan bütün değerlendirmelere bakıldığında, Türkiye’nin yönetim ve yerel yönetim sisteminin, tıpkı genel siyasetinde ve dış politikasında olduğu gibi, bir belirsizlik ya da geçiş dönemine girdiği söylenebilir. Ülke yönetim sistemi için gerekli olduğu hemen her kesim tarafındanyıllardır dile getirilen “reform” isteğinin ne oranda karşılandığının ve yapılan düzenlemelerin ülke, bölge ve dünya gerçeklerine uygun olup olmadığının anlaşılması için zamana ihtiyaç vardır.
Ancak unutulmaması gerekir ki, çeşitli aksama ve kesintilere rağmen, Türkiye’nin belirlediği “muasırlaşma” hedefi ve bakılan ufuk çizgisi yeni dönemde de değişmemiştir. Yönetim sistemimizde ve yerel yönetimlerde zaman içinde ortaya çıkan değişim gereksinmeleri, yukarda değinildiği gibi, küresel etkiler ve modern batılı devletlerdeki yapılanmalar göz önüne alınarak karşılanmaya çalışılmıştır. Öyle ki, siyasi olarak farklı söylemler geliştirilmiş olsa da, son dönem hükümetleri bile, yönetim ve yerel yönetim sistemindeki değişim arzularını, modern batı devletlerindekifarklı sistemlerde aramaktadırlar.
Ülke yönetiminde 150 yıllık bir geçmişi olan parlamenter sistem batı kökenlidir. Yerine konulması istenen başkanlık ya da yarı başkanlık sistemleri de batı kökenlidir.Batıdan esinlenen yerel yönetim sistemimizde yapılan değişimlerin adresi de yine farklı bir batı sistemidir. Fransız modeli “Kara Avrupası” yapılanmasından,Anglo-Sakson kaynaklı ve bazılarına göre federalizm hedefli bir yapıya geçilmesi, batı yönelimli temel çizgiyi değiştirmemekte ya da değiştirememektedir.
Dünya’nın ve Türkiye’nin şartları, coğrafi konum ve sosyal gelişmeler, neredeyse 200 yıl önce çizilmeye başlanmış ve Cumhuriyet tarafından netleştirilmiş olan rotanın değişmesine izin vermeyecek gibi görünmektedir. Açık ya da kapalı, hızlı ya da yavaş, tarihin belirleyici iktidarı, belli dönemler için halk tarafından görevlendirilen ve hizmet veren iktidarlarınhedeflerine de yön vermektedir.